31 Ocak 2013 Perşembe

Film Yorumları #6 - Little Miss Sunshine/Küçük Gün Işığım


Olive(Abigail Breslin)* 7 yaşında ve en büyük hayali güzellik kraliçesi olmak. Bu hayalini gerçekleştirmek için ailesiyle birlikte bozuk bir minibüsle Little Miss Sunshine güzellik yarışmasına doğru yola çıkıyor. Eroinman, çapkın ve kesinlikle çılgın dedesi (Alan Arkin)** Olive'e provaları için yardım ediyor. Bu provalarda neler yapıldığını göremiyoruz finale kadar. Frank(Steve Carell), Olive'in sevgilisi tarafından terk edildikten ve işten atıldıktan sonra intihar girişiminde bulunan dayısı. Dwayne (Paul Dano), Olive'in havacı olmak isteyen ve olana kadar da susmaya karar vermiş abisi. Ailesi dahil herkesten nefret etiiğini söylüyor ama Olive'e karşı büyük bir sevgi beslediğini kolaylıkla anlayabiliyoruz.


Richard (Greg Kinnear), işinde başarısız olan baba ve kızına en büyük desteği veren anne Sheryl (Toni Collette). Yolculukta arabaları bozuluyor, çalıştırmadan öne hep birlikte ittirmeleri gerekiyor. Bu sahnelere bayıldım. Arabaya önce yaşlılar, çocuklar ve kadınlar atlıyor :) Yolda dede ölüyor. Bir takım sorunlardan dolayı cesedi de yanlarına almak zorunda kalıyorlar. Dwayne havacı olamayacağını öğreniyor, arabadan iniyor ve gelmek istemediğini söylüyor. İkna çabaları işe yaramıyor ve bundan sonra filmin en sevdiğim sahnelerinden biri(altta) gerçekleşiyor. Olive abisinin yanına gidiyor ve sadece sarılıyor, hiçbir şey söylemiyor. Gwayne "Tamam" diyor "Geleceğim".


Sonunda yarışmanın yapıldığı otele varıyorlar. Final kısmı hiç ummadığımız şekilde bitiyor.  Küçük bir kızın hayallerini gerçekleştirmesine yardım eden ailesi, kuvvetlenen aile bağları, hüzün, komedi... Filmi çok seveceksiniz. Hiçbir gereksiz sahne yok.

Şimdiye kadar hep sevdiğim filmleri paylaştım. Bundan sonra sevmediklerimi de yazacağım. Eğer istediğiniz bir film varsa ve izlemişsem sizin için yorumlayabilirim :)

*Abigail Breslin küçük yaşına rağmen Oscar ödül törenlerinde en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında aday gösterildi ama kazanamadı.


**Alan Arkin de en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazandı.


Ayrıca film, en iyi film dalında aday gösterildi ve en iyi özgün senaryo dalında ödül kazandı.

Film Yorumları #5 - Life As We Know It/Başımıza Gelenler


Bugün anlatacağım film, inanılmaz eğlenceli bir film olan "Başımıza Gelenler". En sevdiğim oyunculardan Katherine Heigl (Holly Berenson) ve Josh Duhamel (Eric Messer) başrolde. Holly'nin en yakın arkadaşı Alison (Christina Hendricks) ve Eric'in arkadaşı Peter (Hayes MacArthur) aracılığla tanışıyorlar Holy ve Eric. Randevuya çıkmaya karar veriyorlar ama daha yola bile çıkmadan tartışıyorlar. Bir daha birbirlerini görmek gibi bir istekleri hiç olmuyor ama arkadaşları dolayısıyla sık sık karşılaşmak zorunda kalıyorlar. Birbirlerinden hiç hoşlanmayan Holly ve Eric aniden trafik kazasında ölen arkadaşlarının kızı Sophie'ye bakmak için aynı evde yaşamaya başladıklarında olaylar karmaşıklaşmaya başlıyor... 


Çok fazla zorlukla karşılaşıyorlar. Sophie'ye bakmak onlar için yeterince zorken bir de birbirleriyle aynı evde yaşamaya çalışıyorlar. Çat kapı gelen sosyal hizmetler görevlisi için her an tetikteler çünkü istedikleri son şey arkadaşlarının kendilerine emanet ettikleri kızlarının çocuk esirgeme kurumunda büyümesi.



Çocuk büyütmek konusunda hiçbir deneyimleri yok. Sophie'ye bakmak onları zorluyor. Sophie, oldukça  iyi bir aşçı olan Holly'nin yemeklerini yemeyi reddediyor ve Eric onu işyerine götürmek zorunda kaldığında çok zorluk çıkarıyor. Ancak zamanla Sophie'ye uyum sağlıyorlar ve kaçınılmaz olan oluyor, birbirlerine aşık oluyorlar. Bundan sonrasını izlemek oldukça eğlenceliydi :) Birbirlerine çok yakışıyorlar ve inanılmaz ebeveynler oluyorlar. 


Filmde en sevdiğim sahnelerden biri Sophie'nin ilk kez yürümeye başladığı sahneydi. Heyecanları ve telaşları çok komikti :)


Biraz dram, biraz aşk ve fazlasıyla komedi :) İzlemenizi kesinlikle öneririm. Sizi gülümsetecek bir film. Benim favorilerimden. Sadece Katherine Heigl için bile izlenir, öyle güzel oynuyor ki.

İyi günler dilerim herkese...

Film Yorumları #4 - Devrim Arabaları


Sıradaki filmimiz bir Türk filmi. Devlet başkanı Cemal Gürsel, TCDD'den bir Türk otomobili yapmalarını ister. Arabanın tamamıyla yerli olması gerekmektedir. Mühendisler önce yok olmaz derler, yapamayız. Ancak Gündüz (Taner Birsel), "Ya yaparsak!" der ve Gündüz'ün başkanlığındaki ekip Eskişehir Cer Atölyesi'nde çalışmaya başlar. Mühendisler fazlasıyla heveslidir ancak heveslerini kıran bir şey vardır, arabanın Cumhuriyet Bayramı'na yetişmesi gerekmektedir yani sadece 130 günleri vardır.



Çalışmaya başlayan ekibin başına türlü aksilikler gelir. Yeterince zor olan projeyi kısa bir sürede yapmak zorunda oldukları için bazı geceler atölyede sabahlarlar.


Bu çalışmanın yanı sıra Gündüz'ün eşi Suna'nın (Vahide Gördüm) ve mühendislerden Necip'in (Onur Ünsal) hamile eşi Nilüfer'in (Seçil Mutlu) hikayesini izliyoruz... 



Çok az bir zaman kala yeni bir araba daha yapılması istenir. Sonuç olarak her iki arabayı da tamamlarlar ancak Cumhuriyet Bayramı'nda hiç ummadıkları bir şeyle karşılaşırlar...


Film o kadar güzel ki... Altan Gördüm, Ali Düşenkalkar, Serhat Tulumluer, Haluk Bilginer, Halit Ergenç ve Taner Birsen'in oyunculukları muhteşem.  Başarıya ulaşmak için gösterdikleri çabalar izlenmeye değer. Son olarak filmden çok beğendiğim sözlerle bitiriyorum.


"Adı Devrim olan bir otomobilin sokaklarda dolaşmasına zaten izin vermezlerdi."

"Türkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmaz."

İzleyin, izletin mutlaka :)

İyi günler...

Film Yorumları #3 - Grown Ups/Büyükler


Bugün size bir Adam Sandler filminden bahsetmek istiyorum. Birbirlerini uzun zamandır görmemiş beş çocukluk arkadaşı, 30 yıl sonra koçlarının cenaze töreni için doğdukları kasabada bir araya geliyorlar. 30 yıl önce koçlarıyla şampiyonluk kutlamalarını yaptıkları göl evinde aileleriyle bir hafta sonunu geçiriyorlar. 


Ünlülerin menajerliğini yapan Lenny (Adam Sandler) bu hafta sonunun video oyunlarından dolayı evden çıkmayan çocuklarına iyi geleceğini düşünüyor ve onların doğayı, eğlenceyi keşfetmesini sağlamaya çalışıyor. Onun eşi Roxanne rolünde Salma Hayek'i görüyoruz. Rob (Rob Schneider) kendinden çok büyük Gloria ile evli ve bundan dolayı arkadaşları çok kez dalga geçiyor onunla :)


Kurt (Chris Rock) bir ev erkeği :) Hamile eşi çalışıyor ve o da ev işleriyle yemek yapmakla ilgileniyor. Kimsenin sevmediği yemekler :) Eric (Kevin James) en sevdiğim karakterlerdendi. Filmin başında havuzu yıkması oldukça komikti :) 4 yaşındaki oğlunun hala sütten kesilmemiş oluşu ve bu olayla ilgili diyaloglar sizleri de çok güldürecek.


Marcus (David Spade) ise grup içerisindeki tek bekar erkek. Fazlasıyla çapkın bu yüzden Rob güzel kızlarını ondan korumaya çalışıyor sürekli :)


Öteki Adam Sandler filmlerinin yanında biraz sönük kalsa da filmin her ayrıntısı güzel düşünülmüştü ve epey güldürücüydü. Başlarda belki biraz sıkıcı gelebilir ancak sonrası gayet güzel ilerliyor. Canınız hafta sonu eğlenceli bir şeyler izlemek istediğinde bu filmi izleyebilirsiniz. Eğleneceğinize eminim :)

İyi günler dilerim :)

Film Yorumları #2 - My Name is Khan/ Benim Adım Khan




Şimdi de size izlediğim ilk ve tek Bollywood filminden bahsetmek istiyorum. İlk izlediğimde önyargılıydım açıkcası. Aman yine şarkı söyleyip dans eder bunlar diye düşünmüştüm :) Yanılmışım elbette. Film öyle etkisi altına alıyor ki sizi...


Film otistik bir adam olan Rizwan Khan'ın hikayesini anlatıyor. Annesi tarafından çok güzel yetiştiriliyor. Annesi ölünce Amerika'ya erkek kardeşinin yanına gidiyor. Orada güzel Mandira'yla tanışıp, aşık oluyor. Kısa süre sonra evleniyorlar. Mandira ve onun oğlu Sam ile birlikte yaşıyor. 


Zorluklar müslüman Rizwan için 11 eylülden sonra başlıyor. Filmde 11 eylül sonrası müslümanların yaşadıklarını da görüyor ve içimiz acıyarak izliyoruz... Sam okulda müslüman olduğu gerekçesiyle bir grup çocuk tarafından öldürülüyor. Mandira aslında müslüman olmadıkları ama Rizwan'la evlendiği için böyle düşünüldüğünden dolayı Rizwan'ı suçluyor ve ondan gitmesini istiyor. Mandira'sını çok seven Rizwan kalmak istediğini söylüyor ancak Mandira'nın bir şartı var. "O zaman git Başkan'a 'My name is Khan and I'm not a terrorist/Benim adım Khan ve ben terörist değilim" de diyor. Bunun üzerine Rizwan yollara düşüyor...



Bundan sonrasında Rizwan'ın yolculuk maceralarını ve edindiği dostları izliyoruz. Yolculuğun sonunda Başkan'la konuşuyor mu onu da izleyip görün :) O her 'My name is Khan and I'm not a terrorist' dediğinde içiniz titreyecek. Oyunculuklar o kadar güzel ki kesinlikle izlenmeli. Bazı yerlerde çok gülecek, bazı yerlerde ağlamamak için zor tutacaksınız kendinizi... 


Bu harika filmi çok seveceksiniz. Benim gibi önyargıyla izlemeyin diye anlattım size bunları :) "Ama her şeyi anlattın izlemeye gerek yok ki!" diyebilirsiniz. O halde yanılıyorsunuz çünkü dolu dolu bir film bu. O kadar güzel şeyler anlatılıyor ki hiç bitmese diyorsunuz. İzlediğiniz her dakikaya değecek. Benim "En İyi Filmler" listemde üst sıralara yerleşti bu film. Son olarak Rizwan'ın annesinin çok beğendiğim sözüyle bitiriyorum...

"Remember one thing, son. There are only two kinds of people in this world. Good people who do good deeds. And bad people who do bad. That’s the only difference in human beings. There’s no other difference."

"Bir şeyi unutma oğlum. Dünyada sadece iki tip insan var. İyi şeyler yapan iyi insanlar ve kötü şeyler yapan kötü insanlar. Bu insan yaradılışının tek farklılığı. Başka hiçbir farklılık yok."

İyi akşamlar!

Film Yorumları #1 - Stardust/Yıldız Tozu


Hızımı alamamışken ilk film yorumumu yapayım dedim :)

Stardust genel olarak fantastik bir film ama içinde aşk, macera, dram ve biraz komedi bile var :) Benim gibi Harry Potter hayranlarının çok seveceğini düşünüyorum. Sihir, cadılar... Film, Neil Gaiman'ın aynı isimli kitabından uyarlanmış. Sevdiği kız Victoria'ya onu ne kadar çok sevdiğini ispatlamak için düşen bir yıldızı aramaya koyulan Tristan'ın hikayesi. Tristan rolünde Cristan Cox'u izliyoruz ancak onun yerine Tristan'ın babasının gençliğini canlandıran Ben Barnes olsa daha iyi olurdu sanki :)


Yıldızımız düşmenin şiddetiyle ayağını incitmiş güzel bir kız. Yıldız rolünde de Claire Danes'i izliyoruz ancak yine yanlış oyuncu seçimi. Yıldız rolünde Victoria'yı canlandıran güzeller güzeli Sienna Miller oynasa çok daha iyi olurmuş. 


Filme ilgili fazla bilgi vermeyeyim ama bir kaç detaydan bahsetmek istiyorum. Filmin en en güzel sahneleri Kaptan Shakespeare rolüyle izlediğimiz Robert de Niro'nun olduğu sahnelerdi. Kaptan Shakespeare aslında tayfalarının tabiriyle 'homo' ancak kimsenin - özellikle de tayfalarının- bundan haberdar olmasını istemiyor, herkes onu azılı bir kaptan olarak tanısın istiyor. Aslında çok çok iyi biri. İzleyince siz de benim kadar seveceksiniz eminim. Özellikle kadın kıyafetleri giyip dans yaptığı sahne izlenmeye değerdi :)


Filmi izlenmeye değer kılan başka bir karakter de genç kalmak için yıldızın kalbini yemesi gereken ve bu sebeple yıldızın peşine düşen cadı Lamia karakteriyle izlediğimiz Michelle Pfeiffer. Nasıl bir güzelliktir bu, hayran kaldım...


Lafı fazla uzatmayayım. Yıldız Tozu mutlaka izlenmesi gereken bir film. Şiddetle tavsiye ederim :)

İyi günler!

30 Ocak 2013 Çarşamba

Gündelik Hukuki Bilgiler #1


Bu bölümde işinize yarayacağını düşündüğüm hukuki bilgileri paylaşacağım. Umarım yardımı olur...

---

Bilgisayar, televizyon, telefon vb. gibi pahalı taşınabilir mallar için kanun tarafından 2 yıl garanti süresi verilmektedir. Hani televizyon, telefon reklamlarında "hem de size hediyemiz 2 yıl garanti" diyor ya bazen... hah işte yok öyle bir şey. Kanun tarafından veriliyor o garanti :) istisna durumları hakkında henüz mbilgim yok ama genel durum budur. Bilgisayar aldınız ve garanti süresi sadece 1 yıl mı? İtiraz edin çünkü 2 yıl garanti size kanun tarafından verilen bir hak :)


Sevgiler,

Ruby

Geri dönüş!


Merhabalar!

Geri döndümm :)

2008 yılından beri blog tutarken elimde olmayan sebeplerden ötürü blogumdaki kayıtların hemen hemen hepsini sildim ve blogumu farklı bir adrese taşımak zorunda kaldım. Yeni başlangıçlar güzeldir diyeyim ve avutayım kendimi :)

Ruby Sue olarak döndüm aranıza. Blogumu tasarlamakla uğraşıyorum dört gündür. En ince ayrıntısına kadar düşünüp taşındım... Header çok yordu beni ^-^ 

Hukuk fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiyim. Bu blogda ilgi alanlarımla ilgili pek çok şey paylaşacağım. Bazen yaptığım yemeklerin tarifi, bazen kitap/dizi/film tanıtımı, bazen kişisel, bazen işinize yarayacak hukuki bilgiler...

Yeniden dönmek çok güzel! :)




*resim alıntıdır