10 Nisan 2015 Cuma

Film Yorumları #7 - Kocan Kadar Konuş



Kocan kadar konuş'u izler izlemez, hazır vizyondayken yazayım dedim :) Kitbını ilk çıktığı zamanlarda okumuş ve beğenmiştim. Türk edebiyatında chic lit tarzında yazılmış olan -bence- en iyi kitaplardan biri. Kitabın filminin çekileceğini duyduğumda, yine kitaptan bağımsız bir film çıkacağını düşünmüştüm ama yanılmışım. Önyargıyla gittiğim filmde, kitabın neredeyse birebir aynı olduğunu gördüm. Filmin kahramanı Efsun'un odasının kapısında asılı olan "Kitabı filmiyle yargılama" afişi benim gibi önyargılı olanlara bir mesajdı belki de :)


Oyunculuklara gelirsek... ba-yıl-dım diyebilirim sadece. Gerçekten bu kadar iyi seçilemezdi oyuncular. Efsun rolünde Ezgi Mola vardı. Nasıl duru bir güzellik bu, nasıl mükemmel oyunculuk. Sinan rolünde ise Murat Yıldırım vardı. En bayıla bayıla izlediğim Türk aktör olur kendisi. Evet, filme sadece onu görmek için bile gitmiş olabilirim :) Kendisini romantik komedi tarzı filmlerde görmeye alışık olmadığımız için kafamda acaba çok mu ciddi durur diye düşünerek gittim ama beni yanılttı, iyi ki de yanılttı :)



Onun dışında, hiçbir oyuncu sırıtmıyor hepsi işinin altında layıkıyla kalkıyordu. Nevra Serezli faktörü için bile izlenebilir bence :)

Sonuç olarak, romantik komedi tarzında bir film izlemek istiyorsanız yabancı komediler yerine mutlaka bu filmi tercih etmelisiniz. Ancak baştan uyarayım, sevgilinizle gitme konusunda bir daha düşünün :) Türk kızlarının bütün genel özellikleri sıralanıyor, trip konusuna bile değiniliyor ve erkek arkadaşınız size dönüp "bak işte aynı sen" diyebilir, benden söylemesi :)

Kız kıza gidip tadını çıkarmaya bakın derim ben. Öylesine güzel ve komik bir film ki zaman çok çok hızlı geçiyor. Beğenerek okuduğum kitabın hakkını verdiklerini görmek beni çok mutlu etti. Darısı diğer filme uyarlanan kitapların başına :)


9 Nisan 2015 Perşembe

Kitap Yorumları #5 | Kürşat Başar - Yaz



"Sanki yıllar öncesindeki o sabah, onu gördüğüm, tanıdığım o ilkyaz günü zamanın akışına kapılıp gitmedi de, hep benimle kaldı..."

Seneler önce, Kürşat Başar'ın Başucumda Müzik kitabını okumuş, öyle beğenmiş ki hiç yapmadığım şeyi yapıp bir kez daha okumuştum. Çok kitap okudum ama en çok etkilendiğim kitaplardan biri oydu ve kitap tavsiyesi isteyenlere önerdiğim ilk kitaptı.

Yine bir Kürşat Başar kitabı... Kitabı okumaya başladığım anda beni vurucu bir sonun beklediğini biliyordum. Üslubunu öylesine özlemişim ki, yavaş yavaş okudum, sindire sindire... Güzel bir kitap mıydı? Kesinlikle. Ancak öncesinde benim gibi Başucumda Müzik'i okumuşsanız ister istemez hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Eğer okuyacağınız ilk Kürşat Başar kitabı Yaz ise, beğeneceğinize eminim.

Altını çizdiğim çok yer oldu. Etkilendiğim, kendimi bulduğum, işte bu! dediğim. Ama en güzeli şu satırlardı,

"Her kitap benim evim gibi oldu.

İçine girip yaşayabildiğim, sanki orada insanları tanıyormuş gibi dostluk kurabildiğim, birlikte onların hayatlarını, hüzünlerini, sevinçlerini, korkularını paylaştığım ve belki de asıl önemlisi, kendimi unuttuğum ve hep güvende hissettiğim evim gibi...

Kitap bittiğinde o insanlar gitse de, istediğim zaman yeniden elime alıp okuyunca geri geldiler. Hiçbiri kendiliğinden beni bırakıp bir yere gitmedi. Kitabın sonunda ölseler de yeniden başlayınca canlanıverdiler.

Kitapları neden bu kadar sevdiğimi anladınız mı?"